İngiltere’de trenle işe gitmek

Kubra Harmankaya
4 min readJul 17, 2017

Harvard Business Review dergisinin Mayıs ayı sayısında okuduğum güzel bir makale üzerine ne zamandır yazıya dökmeyi düşündüğüm tren yolculuklarımdan bahsettiğim bir yazıyı okumaktasınız. “Kendinizi Yönetin” bölümündeki “İşe gidiş gelişleriniz işkence olmasın” isimli makaleden bahsediyorum.

Avrupa’nın bir çok şehrinde olduğu gibi İngiltere’de de çalışanların işe gidip gelirken tren kullanması kaçınılmaz gibi bir şey. Benim kullandığım tren yolu da genellikle iki yani orman olan sevimli bir yol. Yapraklardan bir tünel gibi :) Mevsimler geçtikçe açan çiçekler farklılaşıyor ve yol daha da güzelleşiyor. Zaman zaman arazilerde atlar ve kuzular görünüyor. Londra’nın panik atak geçirtecek dar metrolarına gelene kadar tren yolu insana pozitif enerji veriyor.

Ekonomik olarak karşılaştırdığımız zaman İngiltere’de araba kullanmak, demir yollarını kullanmaktan çok daha ucuz. Londra’ya tren biletleri oldukça pahalı. Ayrıca sabah saatlerinde inanılmaz kalabalık olduğu için ayakta yolculuk yapmanız olası. First Class vagondan bilet alıyorsanız şanslısınız :)

Makaleye geri dönecek olursak, makalenin amacı ise gidiş geliş yolculuğunu kişisel hayattan profesyonel hayata geçiş için bir fırsat olarak değerlendirmemizi sağlamak. “Diğer bir deyişle evde anne, baba, es, bakici olabilirsiniz. Ancak ofise vardığınızda profesyonel kimliğinize bürünmeniz gerekir. Eğer bir önceki rolden kaynaklı düşünceler ve kaygıları bir sonrakine taşırsanız günün profesyonel kimlik taşıdığınız kısmı sizin için bunaltıcı olabilir.” İngiltere’deki trenler de bu geçişi sağlamak için yolcularına kolaylıklar tanıyor. Trenlerde “quite zone” vagonu bulunuyor. Bir tabela ile yüksek sesle telefonla konuşmamanız ve müzik dinlememeniz için uyarıda bulunuyorlar. Böylece huzur içerisinde laptopunuzu açıp günün programına göz gezdirebilirsiniz. Makaleye göre düzenli olarak ise gidip gelenlerle yapılan bir çalışmada, ise giderken yolda, trende haberlere göz atmak ya da günün programına bakmak gibi küçük rutinleri uygulayanların, günün geri kalanı için çok daha fazla heyecan duyduklarını, işlerden daha fazla memnun olduklarını ve böyle bir rutini olmayanlara göre stres düzeylerinin daha düşük olduğunu ortaya koydu.

Bileti haftalık, aylık veya günlük alabiliyorsunuz. Pazartesi günü yoğunluk olması ihtimaline karsı ben her pazar haftalık biletimi alıyorum. Tren biletleri uzerine kahve dökerseniz ya da biraz kırışırsa kapıyı açmıyor o zaman her gün bariyerdeki görevliden yardim istemeniz gerekli. Neyse ki yakında turuncu kağıt biletlerden kurtulacakmışız.

Arabalar Turkiye’ye nazaran çok ucuz. Ancak direksiyonun diğer tarafta olması ve her sabah park etme olayı yorucu olduğu için tren seyahati daha stressiz ve tabi ki insanlarla iletişime girme imkanı var. HBR’daki makaleye göre davranışsal ekonomistler University of Chicago’dan Nicholas Epley ve University of California Berkeley’den Juliana Schroeder tarafindan yapılan çalısmalara göre tanimadgimiz insanlarla konuşmak ise gidip gelenler icin huzur verici olabiliyor. Epley ve Schroder bir tren istasyonuna gitti, 200’den fazla insanla çalıştı ve onları rastgele 3 gruba ayırdı. Bazılarından kendi akranı biriyle iletişime geçmesini, bazılarından kendi içine kapanmasını ve kalanlardan normal davrandıkları gibi davranmasını istedi. Biriyle konuşması istenenler çok daha pozitif bir yolculuk deneyimi geçirmiş ve daha verimli hissetmişlerdi. Bir gün trende Londra’da çalışan bir kadın ile çarpışıp konuşmaya başladık. Her gün 5'te kalktığını söylerken hiç yakınan bir hali yoktu. Bense yaklaşık 40 dakika kadar yolculuk yapıyorum, uyku yetmiyor ve her gün istasyona deli dana gibi giriyorum :) Teyzeye ekstra destek ya da vitamin alıp almadığını sordum. Kucağımdaki suyu gösterip bol bol su iciyorum o zaman yorulmuyorum dedi. İyiymiş..

Yol boyunca internet genellikle çekmiyor. Yani sosyal medyayı karıştırmak için güzel bir fırsat degil ve iyi ki öyle. Nefret ettiğim Mark Zuckerberg ürünleriyle zaman öldürmek yerine ya okuma yapıyorum, insanları dinliyorum ve yeşilliği izliyorum. British English duymak kulaklarıma bayram oluyor. Bu arada tren beklerken ya da yolculuk yaparken okuma yapan insanlar var ancak telefonuna gömülen insanlar daha çok. Bence Izmir’deki toplu taşıma kullanan insanlar da buradakiler kadar fazla okuma yapıyorlar.

İşe gidiş gelişleriniz işkence olmasın” isimli makalede son öneri ise daha yakin bir yere taşınmak. Bana ne zaman nasip olacak Allahım :) Makalede yer alan bir çalışmaya göre farklı sektörlerden 500’den fazla Amerikalı çalışandan iki senaryodan birisini seçmesi istenir: 1 numaralı iş 67 bin dolarlık yıllık ücret ve 50 dakikalık işe gidiş geliş suresi, 2 numaralı is: 64 bin dolarlık yıllık ücret ve 20 dakikalık ise gidiş geliş suresi. Diger tum koşullar ayni: yaşadıkları muhit, iste yükselme fırsatları ve isten alacakları keyif. Katılımcıların %84’u 1 numaralı isi seçti. Dolayısıyla 3 bin dolar karşılığında her gun yolda 1 saat kaybetmeyi — yılda 250 saat demek bu. Bu miktar saatte 12 dolar yani saatlik ücretlerinden yarısından bile az.

Trende dikkatimi çeken bir diğer şey de makyaj yapanlar :) Kahvaltı ve makyaj işlemini trene bırakmak mantıklı olabiliyor. İlk zamanlar İzmir’den uzak olmanın verdigi acıyla (geri dönücem canim sehrim :)) çok önem vermiyordum. Ancak trende karşılaştığım ananem yaşında olmasına rağmen makyaj yapan teyzeler beni sarstı ve kendime getirdi. Ben de zamanla yandaki koltukta oturan kadına “canim sen de BB kremi var mi ?” diye soracak kıvama geldim.

Teyzelerden bahsetmişken Türkiye’de olsa çoktan emekliye ayrılmış dedeler ve nineler hala çalışıyor. Trene her sabah ayni saatte binince ayni insanlarla yolculuk yapıyorsunuz. Yapmayı hedeflediğim ama kendimde enerji bulamadığım şeyler var. Bu yasta bile okumaya öğrenmeye devam eden insanları görünce benim için motivasyon oluyor.

Trenler iyi hoş ancak özellikle hava soğuksa gecikme durumu acıklı oluyor. (Yazıyı yazdığım günlerden birinde seferler iptal oldu ve 2 saat tren bekledim) Sinyalin kaybolması vb durumlar sebebiyle sık sık gecikmeler olabiliyor. Neyse ki trenlerin içi sıcacık. Trende tuvalet ve acil durum için özel bir kabin bulunuyor. Bir görevli devamlı olarak geziyor ve arada bilet kontrolü yapıyor.

Tabi ki işe geç kalıp kalmamak sizin inisiyatifinizde ancak iş yerleri nerede oturduğunuzu nasıl gidip geleceğinizi, işe geç kalıp kalmayacağınızı kestirmek için sorar. Şu an çalıştığım şirkette çalışma saatleri 8–5 ya da 9–6 yani 8 saati doldurduğunuz surece sıkıntı yok. Ancak sadece bir kaç kez 9’dan bir kaç dakika sonra ise gelenler oldugunu gordum. Ben zaten hiç geç kalmıyorum :)

Pek çoğumuz ne yazık ki işe gidiş geliş sırasında pek çok zaman kaybediyoruz. Umarım bu yazı işe gidiş gelişinizi daha verimli hale getirmeniz için yardımcı olur.

--

--